Hollanda'da başbakanlığa aday Dilan Yeşilgöz ile Pieter Omtzigt, Türkiye ve Türkler için büyük bir soru işareti! 

Hollanda'da başbakanlığa aday Dilan Yeşilgöz ile Pieter Omtzigt, Türkiye ve Türkler için büyük bir soru işareti! 
25 Eylül 2023 - 11:04

Hollanda'da başbakanlığa aday Dilan Yeşilgöz ile Pieter Omtzigt, Türkiye ve Türkler için büyük bir soru işareti! 

Bu günlerde, Hollanda siyasi tarihinde büyük bir ‘ilginçlik’ yaşanıyor.
Buna ‘büyük bir tesadüf’ de diyebiliriz tabii…
Bu ilginçlik, Başbakanlığa aday olan iki güçlü ismin ikisinin de, Türkiye ve Türkler ile olan bağlantılarıdır.

Bir ay önce, başbakanlığın en güçlü adayı olduğu belirtilen ve Türk medyasında da ‘Hollanda’da Başbakanlığın en büyük adayı bir Türk’ başlıklarıyla yayınlanan haberlerin baş rol oyuncusu Dilan Yeşilgöz’dü. (Hoş, ben bu haberlere karşı, Yeşilgöz’ün Başbakanlık şansı olmadığını, zira Pieter Omtzigt ve Frans Timmermans’ın daha şanslı olduklarını yazmıştım)

Benim o zamanki tahminim, yapılan anketler sonucunda destek buldu. Zira, yeni bir parti kurarak seçimlere gireceğini ilan eden Omtzigt, anketlerin tamamında önde görülüyor.
İşte, ‘büyük tesadüf’ buna denir. Başbakanlığa aday olan Dilan Yeşilgöz’ün bir Türk’ün kızı olamasının yanında, diğer aday Omtzigt de bir Türk’ün kocası.

İlk bakışta, Türkiye ve Türkler için umut verici olması gereken bu gelişmenin, bir de başka bir yüzü var.
Dilan Yeşilgöz’ün babası Yücel Yeşilgöz, PKK sempatizanı olarak bilinen ve Türkiye’den kaçıp Hollanda’ya sığınan bir kişi.
Pieter Omtzigt’in eşi Ayfer Koç da, Türkiye’den şikayetçi olan Süryani inancına bağlı bir sığınmacı.

Tabloya ilk bakışta Türkler’i sevindiren, ama tablonun ters tarafında bakıldığı zaman da düşündüren kara görüntüleri şöyle izah edebilirim:

DİLAN YEŞİLGÖZ

Siyasi kariyerinde, başarılara imza atmış olan Dilan Yeşilgöz önce Ekonomik İşler ve İklim Politikasından sorumlu Devlet Bakanı, daha sonra da Adalet Bakanı olmuştur. Bakanlık yaptığı sürede Türkiye ve Türkler hakkında olumsuz bir tavrı olmadığı gibi, görüştüğü Türk Bakanlar ve yetkililerle de ilişkisinde bir hata olmamıştır.

Hollanda’daki Türkler, her şeye rağmen, geçmişine baktıkları Yeşilgöz’e şüpheli göz ile bakmaktadırlar. Türkleri en çok şüpheye sokan bir görüntü var ki, Yeşilgöz bu görüntü için hâlâ tatmin edici bir açıklama yapmamıştır.

Bakınız birkaç hafta önce bu konuda neler yazmıştım:
Dilan Yeşilgöz hakkında başından bu yana Kürt ve Ermeni sempatizanı olduğu söylenmekte ve yazılmaktadır. Bu iki iddia dahi benim nezdimde olumsuz bir durum yaratmamaktadır. İnsanların kendilerini nasıl kabul ettikleri ve hissettikleri serbestisi olmalıdır.
Daha önce yazmış olduğum yorumumda Yeşilgöz’e şunları sormuştum:

“Başbakan olursanız, Türkiye’ye karşı, Ermenistan Başbakanı gibi mi davranacaksınız ve PKK zihniyeti ile mi hareket edeceksiniz?

“ Kalaşnikoflu ninenin önünde çektirdiğiniz fotoğrafta anlatmak istedikleriniz, Başbakan olduktan sonra da geçerli olacak mı?

Türk medyası tarafından ağır eleştiriler alan Dilan Yeşilgöz, iddialara belki daha önce cevap vermiş ve biz görememiş olabiliriz. Yeşilgöz’den, objektif bir gazeteci olarak sorduklarıma yanıt bekliyorum.

Dileğim, ‘Türkiyeli’ de olsa, Anadolu’dan geldiği için övündüğümüz Yeşilgöz’ün, objektif ve dostane sorduğum bu sorulara açık yüreklilikle cevap vermesidir.

Kim bilir, Yeşilgöz belkide vereceği cevapla pek çok yanlış istifhamı ortadan kaldırabilir, ve bizlerin onunla övünmemizi de sürdürebilir.

Benim, objektif bir gazeteci olarak, ekteki gibi direkt olarak suçlayamayacağım
Yeşilgöz hakkında yazdıklarımı www.ilhankaracay.com’da, 7 Eylül 2023 tarihli yazımda okuyabilirsiniz.

PIETER OMTZIGT

Bu günlerin en popüler ve Başbakanlığa en yakın adayı olarak görülen Pieter Omtzigt’in, gözden kaçan veya kaçırılan, ileride başına dert olacak bir dezavantajı var.
Hatırlayacaksınız, Türk medyasında da genişçe yer alan, benim de ‘Sülün Osman’ın benzeri’ olarak yazdığım, devleti soyan biri vardı.
Eski siyasetçi ve TV’lerdeki programlarından meşhur olan Sywert van Lienden, bu soygunun başrol oyuncusu idi.
Şimdiki Başbakan adayı Pieter Omtzigt’in bu adam için arabuluculuk yaptığı haberini sunmadan önce, eşi Ayfer Koç’tan söz edeyim. Daha sonra Sülün Osman konusuna döneceğim.

OMTZİGT’İN TÜRK EŞİ AYFER KOÇ

Daha önce yayınlamış olduğum, ‘Hollanda, bir Türk ile evli olan politikacı nedeniyle çalkalandı’ başlıklı haberimde, şu anda Hollanda’nın en popüler ve en sevilen politikacısı durumundaki Pieter Omtzigt’in, şimdiki konumunu dile getirmiştim.
Omtzigt’in evli olduğu Ayfer Koç’tan ise, sadece ‘Türk’ olduğundan söz etmiştim.
Haberimin yayınlanmasından sonra bana gelen mesajlarda, ‘Ayfer Koç’un bir Süryani olduğunu neden yazmadın’ diye eleştiriler geldi. Ben de bu eleştirilere karşı, ‘Türkler’den söz ederken ‘Müslüman’ diyor muyum ki, şimdi de Ayfer Koç hanımdan ‘Süryani’ diye bahsedeyim’ demiştim. Zira bizim örf, adet ve geleneklerimizde din ayrımı yoktur.

Ne var ki, bu defaki yazımda, Ayfer Koç’un hangi dine bağlı olduğunu yazmak mecburiyetinde kaldım. Zira bu konuyu Ayfer Koç’un kendisi açtı.

Şöyle ki: Eşinin popülaritesi nedeniyle, kendisi de popülerleşen Ayfer Koç, medya ile yaptığı söyleşilerde Süryani inançlı bir Türk olduğunu açıklarken, bildiğimiz zırvaları da anlatmaktan geri kalmadı. Son olarak, ülkenin ikinci büyük gazetesi ‘de Volkskrant’ta tam sayfa olarak yayınlanan bir röportajında da, Türkiye’de baskıya maruz kaldıklarını iddia eden Koç, vatandaşı olan biz Müslüman Türkler’i zedeliyor.

Ayfer Koç, Türkiye’den Hollanda’ya sığınmaları sırasında 8 ay bir kilisede barındıklarını belirtirken, o günlerde yaşananlar aklıma geldi. O yıllarda, Hollandalılar’ın duygularını sömürmek için bir kiliseye sığınmış olan Süryaniler’in anlattıkları hikâyeler, buradaki müslüman Türkleri çok rahatsız ediyordu.

O zaman Hollanda’daki Türk medya mensupları olarak bir ilki gerçekleştirmiş ve Hollanda medyasını bir basın toplantısına davet etmiştik. O toplantıda elimizdeki belgelerle, anlatılanların asılsız olduğunu, şimdi yapılmakta olanın duygu sömürüsü olduğunu anlatmıştık. Hemen akabinde Midyat’a giden AVRO Televizyonu muhabiri de, orada yaptığı röportajlarda, anlatılanların yalan olduğunu gözler önüne sermişti. Oradaki Süryani dini liderleri bile, Hollanda’daki dindaşlarının sırf ikamet izni almak için yalan söylemek mecburiyetinde kaldıklarını anlatmışlardı. Zira, o zamanlar Midyat’ta Süryaniler’e karşı hiçbir baskı yoktu.
Kaldı ki, altta sağda görülen kupürde, Ayfer Koç, Hollanda’ya geldikleri zaman, Lochem’deki bir kilisede sekiz ay sığınmacı olarak kaldıklarını anlatmıştı.

RAKİPLERİ KINADI
‘de Volkskrant’ gazetesinde yayınlanan, üst solda kupürü görülen röportajda, Ayfer Koç’un, eşi Pieter Omtzigt gibi hakkaniyetli bir politikacı olmadığı vurgulandı.
Şöyle ki; Enschede Belediye Meclisi’nde, Hıristiyan Demokratlar Birliği CDA’nın grup başkanlığını yaptığı sırada, ödenek alan insanlara haksızlık yapıldığı şeklindeki şikâyetlere inanmayan ve bu konuda verilen önergelere karşı çıkan Ayfer Koç, yerel seçimlerde sandalye kaybedip muhalefete düştükten sonra, şimdi eşinin izinde gitmeye başladı. Bu durumu şiddetle kınayan İşçi Partisi Grup Başkanı Yara Hummels, Ayfer Koç’u ‘güvenilmez bir dönek’ olarak tanımladı.

Bakınız Wikipedia Süryaniliği nasıl tanımlıyor:

Süryaniler (Süryanice: ܣܘܪܝܝܐ, Suryoye)
Mezopotamyalı Sâmî kökenli bir etnik gruptur. Baskın bir diasporada nüfusuna sahip olan halk, ikamet ettikleri ülkelerdeki birincil dillerin yanı sıra Neo-Aramice veya Süryanice konuşur. Bazen kendilerini “Asurlu”, “Arami”,] veya “Keldânî” olarak isimlendirirler ve tarihlerini Dünya’nın en eski medeniyetlerinden biri olarak görülen Asur İmparatorluğu‘na ve Kuzey Levant‘daki Aramilere dayandırırlar. Süryaniler, İngilizcede de Asurlular ile aynı anlamı taşıyan kelimeyle ifade edilmektedir (İngilizceAssyrians)).

Halk çoğunlukla Hristiyan olup Doğu ve Batı Süryani Ritine bağlıdır. TDV İslâm Ansiklopedisi‘ne göre aynı halkın monofizit inancına sahip olanlarına Süryânî, Nestorius’un görüşlerini kabul edenlere Nestûrî veya Âsûrî, Nestûrî olup sonrasında Roma Katolik Kilisesi’ne bağlananlara da Keldânî denilmektedir. M.S. 37-43 yılları arasında elçilerin lideri Mor Petrus tarafından Antakya’da kurulmuş ve kısa zamanda bütün Orta Doğu‘ya bu inancı müjdelemiştir. Kilisenin ve bâzı mensuplarının kullandığı dil, İsa’nın da konuştuğu Süryanice (Aramice’dir.) Kilise, patriklik merkezini birçok kez değiştirmek zorunda kalmıştır. Patriklik merkezi 1963 yılından beri Suriye’nin başkenti Şam’da bulunmaktadır. İlk patrik olan Mor Petrus’tan günümüze kadar 122 patriğin başkanlık ettiği kilisenin şu anda 123. patrik olan Moran Mor İğnatiyos Efrem II başkanlık etmektedir.

Günümüzde Dünya’da 3 milyonu aşkın Süryani bulunmaktadır. 3½ milyonu Hindistan’da olmak üzere yaklaşık 5½ milyon Süryani Ortodoks’un dinî liderliğini Patrik Moran Mor İğnatiyos I. Zekka Iwas ve ona bağlı olup Hindistan’da bulunan Doğu Mafiryanı Mor Baseliyos I. Toma ve 40 metropolit yapmaktadır.

HOLLANDA’NIN SÜLÜN OSMAN’I

Hollanda’nın başbakanlığa en büyük adayı olan Pieter Omtzigt’in, ileride başını ağrıtacak olan Sywert van Lienden, 40 milyon adet ağız maskesini devlete satabilmek için çok uğraş verdi ve çok para kazandı.
Aslında, bu alış veriş işleminde, yani kâr-zarar konusunda bir yolsuzluk yoktur.
Alan memnun satan memnun ise, yolsuzluk söz konusu değildir.
Ne var ki, 40 milyon adet ağız maskesini devlete satabilmek için, tam 23 bin başvuru yapılmışken, Van Lienden’in seçilmiş olması şaibeli oldu. Aslında şaibe de yok, Van Lienden açık açık tercih edildi.

Neden mi?

Çünkü kendisi de Hristiyan Demokrat Partisi (CDA) etiketiyle Belediye Meclis Üyeliği yapmış olan bu adam, partide ağırlığı olan kişileri ve hatta Prens Constantijn’i araya koyarak kendisini kabul ettirdi. Hem de büyük yalanlar söyleyerek. Van Lienden bu işi, bağlı olduğu hayır kurumu adına yapacağını ve kâr gütmeyeceğini belirtmişti.
40 milyon adet ağız maskesini 108 milyon euroya devlete satan Van Lienden, bu defa 80 milyon adetlik bir satış için, yine bir CDA’lı olan son ayların sevilen ve takdir edilen siyasetçisi Pieter Omtzigt’i araya koymuş ve Başbakan Rutte ile bu konuda özel bir görüşme yapmışlardı.

Hollanda’nın ülkesel büyük gazeteleri, ‘Van Lienden, Pieter Omtzigt kanalıyla daha büyük sipariş almaya çalıştı’ başlıklarıyla yayınladılar.

Nedense bu ikinci teklif kabul edilmedi.
İşte ne olduysa ondan sonra oldu.
Başbakan Rutte’ye karşı sert muhalefet yapmamış olan Omtzigt birden bire sertleşti ve sonunda hükümeti devirmeyi başardı.

Konu şuydu:
Çocuk bakım yurtları için ailelere yapılan yardım ödeneklerinin, sahtecilikle alındığını iddia eden vergi daireleri, genellikle yabancı kökenli 30 bin aileyi haksız yere mağdur etti. CDA’lı Pieter Omzigt’in başını çektiği ‘Aileleri savunma kampanyaları’ sonrasında, mecliste ‘Araştırma Komisyonu’ oluşturuldu. Araştırma Komisyonu, yaşananların çok utanç verici olduğunu saptadıktan sonra yapılan meclis tartışmalarında hükümetin istifası ve erken seçim kararı alındı.
Koronavirüs önlemlerine karşı çıkanların da destekçisi olan Pieter Omtzigt’in, seçimden sonra yapılan koalisyon görüşmeleri sırasında, Başbakan Rutte tarafından ‘istenmeyen adam’ olarak işaretlenmesi, yapılan müzakereleri zora soktu.

Hükümet çalışmaları bir yandan devam ederken, Sywert van Lienden’in, ağız maskesi satışı için hem torpil kullanması ve hem de kâr amacı olmadığını belirttiği halde, 28 milyon euro kazanç elde etmesi, gerek siyasetçiler ve gerekse medya tarafından peşi bırakılmadı.
Sahte tavırları ile Hollandalılar’ın nefretini üzerine çeken Van Lienden, kendini temize çıkarmak için televizyondaki Buitenhof programına konuk oldu.
Dikkatle izlediğim bu programda, adeta günah çıkaran Van Lienden, halktan özür diledikten sonra, sadece kendisin kazanmış olduğu 9 milyon euroyu, Bakanlığa geri vermeyeceğini ama bunu yardım kuruluşlarına bağışlayacağını açıkladı.
TV Moderatörünün, ‘Peki diğer iki ortağın kazandıklarını ne yapacaklar’sorusuna, ‘Bunu bilmiyorum, kendilerine sorun’ yanıtını verdi. Kaldı ki, alım-satım işinin kendilerine verilmesi için torpil kullanma ve kâr amacı gütmeme hikâyelerinin yanında, fiyat artırımı ile de gereğinden daha fazla para kazanan bu adamlar da takibata uğramalıydı.

Van Lienden’in, televizyon programında laf ebeliği yaparak, ‘Kazancımı yardım kuruluşlarına bağışlayacağım’ diyerek özür dilemesi, Hollandalılar arasında az da olsa bir sempatiye yol açmıştı. Ne var ki, gerek televizyondaki konuşmasını ve gerekse basına yansıyan beyanlarını dikkatle izlediğim Van Liende, yine yaptı yapacağını.
Üstteki gazete kupüründe görebileceğiniz gibi, Van Lienden için, bakınız Bert Wagendorp adlı bir yorumcu neler yazmış:
‘Sywert van Lienden, Pazar günü Buitenhof programındaydı. Günah çıkarmak için, günah çıkaran papaz Twan Huys’ı (Programın moderatörü) seçmişti.
Sywert 9 milyon euroyu kazanırken, daha transparant olması gerektiğini ve bir çırpıda para babası olmayı daha gerçekçi bir dille anlatması gerektiğini kabul etti.
Bunun için özür diledi. Bunlar güzeldi. Bunun yanında, yeni elde ettiği varlığını işletmeye koyacağını ve bundan elde edeceği meblağı kanser araştırmasına ve şanssız çocuklara harcayacağını söyledi. Bunlar, yürek ısıtıcıydı.’


Kupürde, altı çizili satırlardaki Hollandaca ifadelerin tercümesini ben de çizgiledim. Hollandacayı bilenler gerçeği daha iyi görebilirler.
Herkes anlayamadı ama, pazar günkü tutumu ile bazı yüreklere su serpen ve biraz da sempati kazanan Van Lienden, açıkça göz boyuyordu. Onun yaptığı, kazandığı parayı bağışlamak değil, sadece bu parayı işletmeye verdikten sonra kazanacağı meblağı bağışlamaktır.
Yani, bana göre, 9 milyon euro olan ana para yine Van Lienden’in cebinde veya hesabında olacaktır.

Pazar gününden bu yana tüm bunları düşünürken, çocukluk yıllarından kalma dolandırıcılardan Sülün Osman’ı hatırladım. Van Lienden için ‘Sülün Osman’ın Hollanda versiyonu’ dedim ama, arada sadece taktik farkı var. Bizim Sülün Osman’ımız kara cahil zavallı insanları dolandırıyor, Hollanda’nın Sülün Sywert’i ise, çok bilgili ve çok uyanık devlet büyüklerini aldatıyor.

Bu konularda yazılacak çok şey var. Ama yazdıklarım yeterince vaktinizi almıştır.
Böylesi bir rezaletten sonra, Başbakanlığa aday olan Omtzigt’in, şimdi olmasa da, ileride başının ağrıyacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Bekleyeceğiz ve göreceğiz…

NOSTALJİK HİKÂYE
BİZİM SÜLÜN OSMAN’IMIZ


Şimdi gelin, bilmeyenlere bizim Sülün Osman’ı tanıtayım.
Bakın, Sülün Osman’ı nasıl anlatıyor zamanın gazetecileri:

Tüm Zamanların En Büyük Dolandırıcısı Sülün Osman

1923’te İstanbul‘da doğan Osman Ziya Sülün, başta kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları, tramvaylar olmak üzere, birçok kamu malını ve tarihi eseri halka satarak, ya da kiraya vererek büyük paralar kazanmış. Çevirdiği işler ve yaptığı savunmalarla fıkra gibi bir hayat yaşayan Sülün, birçok filme ve kitaba da konu oldu.

Dolmabahçe Sarayı önünde saat ayarlama parası.

Sülün Osman birkaç arkadaşıyla birlikte Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gidip beklermiş. Etraf kalabalıklaşınca arkadaşlarına saatlerini ayarlatır, sonra da onlardan saat ayarlama parası alırmış. Duruma anlam veremeyen insanların arasından, bir süre sonra dayanamayıp ”Ne yapıyor bu adam?” diye soranlar mutlaka oluyormuş. Bunun üzerine her Türk insanı gibi ”Ne kadar kazanıyorsun sen buradan?” diye muhabbete giren vatandaşlara da geçmiş oluyormuş. Yani dolandırılıyorlardı.

Taksim Meydanı’na paspas…

Dolmabahçe Sarayı önündeki numarasına benzer bir numara bu da aslında. Önce Taksim Meydanı’na paspas serip oradan geçenlerden ‘Burası benim’diyerek para alıyor, daha sonra ”Ne kadar kazanıyorsun sen buradan”diyenlere komple Taksim Meydanı’nı satıyormuş.

‘Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Kulesi’ni satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu kuleyi satarım’
Galata Kulesi’ni de sahiplenen Osman, mahkemede kendisini bu sözlerle savunmuş. Doğru söze ne denir ki?

Falcılık ve Büyücülük denemeleri.

Zamanla kamu malları üzerindeki fikirleri tükenince bir kere de şansını medyumluktan yana kullanayım demiş ve evlenemeyen kadınları kesin olarak evlendirdiği iddiasıyla sektöre giriş yapmış.

Galata Köprüsü’nü satışı ve yakalanışı…

Önceki yöntemlerinden bir farkı yok. İnsanlar köprüden geçiyor, arkadaşları para ödeyince insanlar ”Ne yapıyor bu adam?” diye sormadan gördüklerini yapıyor ve ardından Galata Köprüsü’ne de talip çıkıyor. Bu olay daha sonra Türk filmlerine konu oluyor. Fakat Sülün Osman’ı yakalatan olay da bu oluyor.

İlhan Karaçay

25 Eylül 2023
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum