İlhan KARAÇAY

İlhan KARAÇAY

İlhan KARAÇAY'ın kaleminden

İşte O Mektup!

13 Kasım 2020 - 12:34

İşte o mektup!

Çeşitli siyasi ve dini görüşlere sahip olan Federasyonların birleşimi ile kurulmuş olan,

Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT), Avrupa Komisyonu’nun geliştirmek istediği entegrasyon politikasına katkı amacıyla, Avrupa Birliği’nin  İçişlerinden  Sorumlu, Komiseri Ylva Johansson’a gönderdiği mektupta, Avrupa’da ayrımcılıkla mücadele konusunda görüşlerini iletti. IOT mektubunda, AB ülkelerinde yaşayan göçmenlerin topluma uyumu ve katılımının, sürekli artan ayrımcı, ötekileştirici, yabancı düşmanlığı ve özellikle de islamofobik uygulamalarla engellendiği belirtildi.

Hollanda’da göçmen kökenlilerin iş ve  konut piyasasında maruz kaldığı ayrımcı uygulamaları örnek gösteren IOT,  ayrıca eğitimde giderek artan fırsat eşitsizliğine de dikkat çekti.
Bu bağlamda, üye ülkelerin  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile, arasında Türkiye ile imzalanan Ortaklık Hukuku Anlaşmaları olmak üzere, bireylere eşit muamele öngören anlaşma maddelerine ne kadar uygun davrandıklarının kapsamlı bir şekilde araştırılmasını istedi.

Son olarak, ülkesel ve yerel düzeyde göçmen gruplarla diyalogun önemine de değinen IOT,  özellikle göçmenleri temsil gücü olan kuruluşlarla görüşme içinde olunmasını istedi.
IOT mektubunda, ülke yönetimlerinin göçmen kuruluşları, entegrasyon sürecine dahil ederek onları eşit ve sorumlu bir partner olarak kabul etmelerinin önemine değindi.





Avrupa Birliği’ne, Başkan Zeki Baran imzası ile gönderilen mektubu, Deventer eski başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu, hiç üşenmeden tercüme etti.
Avrupa Birliği’ne gönderilen mektubun Tükçesi söyle:

 “Avrupa Birliğinin alacağı önlemlerle göçmenlerin toplumla entegrasyonunu hızlandıracağı ve sosyal bakımdan içlerine kapanmalarını engelleyeceği  görüşündeyiz.

Yapılan araştırmalara göre, özellikle toplumumuzdaki gençlerin kendilerini Hollanda toplum yaşamından giderek daha fazla koptuğu, bunun yanında Hollandalıların ancak %14 kadarının entegrasyon başarısına inandığı anlaşılmaktadır. Gözlemlerimize göre, Hollanda’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde uyumlu ve herkesi kucaklayan toplum yaşamı, ayrımcılığın, ırkçı art düşüncenin ve yabancı düşmanlığının artışıyla başarısızlığa uğramaktadır. Özellikle İslam düşmanlığı zehirli bir rol oynamaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda Hollanda’da yapılan bilimsel araştırmalar,  toplumsal yaşamın tüm  önemli kesimlerinde, göçmenlere ayrımcılık yapıldığı göstermiştir. Özellikle işsizliğin arttığı dönemlerde, göçmenler iş görüşmelerinde çok az başarılı olmakta ve herkesten önce büyük ölçüde yabancılar işten çıkarılmaktadır. Yoksulluk sınırında yaşayanlar içinde, göçmenler ağırlıklı bir şekilde temsil edilmektedir. Uygun bir ev arayışında göçmenler birçok kez ayrımcılıkla karşılaşmaktadır.   Eğitimde, yüksek eğitime gitme şansı olan okullar arasındaki farklılık giderek artmakta, göçmenlerin gittiği okullardan mezun olanların başarılı bir eğitim kariyeri yapma şansı oldukça düşmektedir. Öğretmenler, göçmen ailelere çocuklarını yüksek okullara göndermeye özendirmeyen önerilerde bulunmaktadır. Avrupa Birliği Temel Haklar Dairesi tarafından hazırlanan ayrımcılık raporunda,  İtalya’dan sonra Avrupa Birliği’nde kendilerini yaşadıkları ülkeye en az bağlı gören göçmen gruplarının, Hollanda’daki Türk ve Faslı müslümanlar olduğu ve Yunanistan’dan sonra en çok bunlara ayrımcılık uygulandığı belirtilmiştir.(1)

İktidar partileri, yabancı düşmanı partilere koz vermemek için, artık ayrımcılıkla güçlü bir şekilde mücadele etmemektedir. Bunun en güzel misali, işgücü piyasasında  işverenlerle yapılan görüşmelerden elde edilen  görüntülere yansımaktadır. Polis ve adli merciler ayrımcılık şikâyetlerine artık eskisi kadar önem vermediğinden, mağdur olan kişilerin şikâyetleri üzerine mücadele verilmemektedir.

Yönetimlerin ve toplumsal kurumların göçmenlere yaptığı haksız muamele yüzünden, halk arasında  yabancı düşmanlığı ve ırkçılık mübah görülmekte ve güçlenmektedir. Bunun en belirgin misali, son zamanlarda AOW  ödeneği alan yaşlılara uygulanan yöntemde görülmektedir. Yönetimler yurttaşlara eşit muamele etmediği zaman, bu halkın göçmenlere ayrımcılık yapmasına davetiye çıkarmak demektir.

İnsanların ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekten bıktığı bir topluma entegre olmak hiç te cazip değildir. Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu’nun araştırmasından (2) geçlerin dışlandıkları için dışa açılmadıkları ve Hollanda’yı vatan olarak görmedikleri ortaya çıkıyor. Çoğunlukla, ilkeler güzel de bize uygulanmıyor dediklerine tanık oluyoruz.

Bu nedenle Avrupa Komisyonu’nu Birliğe üye ülkelerin yasalarında bir araştırma yaparak, ayrımcılık gördüğü noktaları saptamasını ve AB’nin amaçlarına yönelik olarak gerekli değişiklikleri önermesini istiyoruz. Sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi değil, diğer anlaşmalar da bunu gerektirmektedir. Türk kökenli göçmenler olarak, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Ortaklık Anlaşması da bize eşit muamele yapılmasını gerektiriyor.Sadece Hollanda’da değil, birçok Avrupa ülkesinde de bu anlaşmalar, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararlarına rağmen sürekli ihlal edilmektedir.

Kanımıza göre, Avrupa Birliği, kökenine bakılmaksızın  tüm öğrencilere yeteneklerini geliştirmeleri için eşit şans verilmesini teşvik edici bir eğitim politikası izlemelidir..
Kuşkusuz etnik çizgide eğitimde gittikçe artan fırsat eşitsizliği ile mücadele, Avrupa Birliği’nin politikasının önceliği olmalıdır.


Fikrimize göre, Avrupa’nın ayrımcılığı izlemeye öncelik vermesi hayati önem taşımaktadır. Böyle bir politika uygulanırsa ayrımcılığa maruz kalanların şikâyetlerini polis ve adli merciler ciddiye alacaktır. Yönetimin elinde işgücünün katılımını sağlayacak yeterli tedbirler mevcuttur. Özellikle yönetimler özel kurumlara iyi örnek olmalıdır. Ekonomik kriz zamanlarında etnik azınlıkların işsizlikten ağır şekilde etkilenmesi önlenmelidir. Avrupa Komisyonu’nun bu alanda önemli bir boşluğu dolduracağını umuyoruz.

Son olarak, yerel ve genel yönetimlerin, göçmen kuruluşlarının temsilcileriyle istişare etmesini talep ediyoruz. Yerel ve Genel yönetimlerin, göçmen kuruluşlarına tepeden bakmayıp onlarla işbirliği yapması ve uyum sürecinde sorumluluklarını alarak göze çarpan bir rol üstlenmelerine izin vermesi önem taşıyor. Bu da etkili bir politikayı gerektirir. Böylece yabancı kökenli halkın, uyum sürecine olan inancı da güçlenecektir. Özellikle  cinsiyet eşitliği ve eşcinsellerin topluma kabulünde  öz örgütler rol üstlenmiş olacaktır.’’


(1) European Union agency of Fundamental Rights, Avrupa Birliği İkinci Azınlık ve Ayrımcılık araştırması, 2017. Bu araştırmada etnik ve din bazında ayırımcılıkta Hollanda çok kötü not aldı."
(2) Farklı Dünyalar. Hollanda’daki göçmen grupların durumu ve osyo-kültürel ilgisizlik.SCP 2015, 28
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum