Veyis Güngör'ün kaleminden "Ramazan ve hafızamda kalan kavramlar"

Veyis GÜNGÖR
ABONE OL

Veyis Güngör'ün kaleminden "Ramazan ve hafızamda kalan kavramlar"

Mübarek Ramazan’ın ilk iki haftasında okuduğum yazılar, seyrettiğim yayınlar ve sosyal medya paylaşımlarından, hafızamda kalan bazı kavramları rastgele tekrar sıraladım. Sonra, bu kavramlar üzerinde, yeniden düşünmeyi denedim. Kavramların günlük hayatımızdaki yeri ve anlamınını bulmaya gayret ettim. Hafızamda kalan bazı kavramları sizlerle de paylaşmayı arzuladım. Üç beş kavram olsa da, Ramazan’ın bereketiyle üzerinde biraz düşünelim istedim.

Hemen hatırladığım kavramlardan birisi, Ramazan’ın ilk günü, Hacı Ahmet Şimşek’in sosyal medya hesabından paylaştığı ‘Oruç ve beyin’ ilişkisinde yer alan, ‘Lökosit’ kavramıydı. Prof. Dr. Derya Uludüz’e ait bir yazıda geçen lökosit kavramı, yani savaş hücrelerimizin yeniden yapılanmasıydı. Bu da oruç sayesinde oluyordu. Lökosit, insanlığı kasıp kavuran salgın döneminde en çok dillendirilen ‘bağışıklık sisteminin’ de güçlendirilmesini sağlıyor.

Ali Merdan beyin kısa bir tebrik mesajında, birbirinden önemli üç önemli kavram yer alıyordu. Kavramlar hemen dikkatimi çekti. Bunlar, ‘tembellik’, ‘yüzeysellik’ ve ‘taklit, soyut muhakeme’ kavramlarıydı. Ali Merdan, bu kavramları ümmetin zihinsel hastalıkları olarak tanımlıyordu. El hak doğru. Az çalışıyoruz, metodsuz çalışıyoruz ve başaramıyoruz. Olanların neden, nasıl olduğunu sormuyor, genel ve yüzeysel şeylerden bahsediyorduk. Yoğunlaşmaya nedense yabancıydık. Sorunların, konuların derinlemesine inmiyoruz. Ezber, taklit ve nakil yoluyla bilgiye ulaşıyoruz. Tecrübe ve tefekküre fazla itibar etmiyoruz.

Ânı yaşamak. Ne dünü, yani geçmişi, ne de yarını, yani geleceği, ânı yaşamak önemli. Hem sosyolog Beylü Dikeçligil’in Yunus Emre Okumaları’ndaki anlatımında, hem de psikiyatrist ve psikolog Mustafa Merter’in konuşmalarında, dikkatimi çeken kavram ‘ânı yaşamak’ oldu. Mustafa Merter, ‘Geçmişe takılmak depresyon, geleceği düşünmek evham verir insana’ diyor ve ‘Önemli olan ‘ânı yaşamak’tır’ diye devam ediyor.

Şimdiki zamanı, ânı yaşamak yani o an, o gün yapılan işe odaklanmak ve en verimli şekilde değerlendirmek gerekmektedir. “Geçmiş ve gelecek insana göredir. Yoksa hakikat âlemi birdir.” diyor Mevlana Celaleddin Rumi. Dolayısıyla, geçmiş ve gelecek arasında iyi bir denge kurmak ve içinde bulunulan vakti iyi değerlendirmek gerekir.

Yine, Beylü Dikeçligil hocanın anlatımları arasında, nefs terbiyesi’, Mustafa Merter hocanın konuşmalarında ise ‘Nefs psikolojisi’ kavramları, notlarım arasında yerlerini aldılar. Hak’ka ulaşmak için yapılması gerekenlerden ‘nefs terbiyesi’ kavramını elbette çok sık duyduk. Ancak, ‘Nefs psikoloji’ kavramı, Mustafa Merter hocanın, psikolojiye kazandırdığı bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. ‘Her insan bir yandan da Hz. İnsandır’ diyen Merter hoca, Kur’an- Kerim’in 7 nefs mertebesine, Mesnevi Şerif’in de insanın varlığının 900 kat olduğuna dikkat çektiğini belirtiyor. Rabbimizin, insana ruhundan üflemesi, insanın potansiyeline işaret ettiğini söyleyen Mustafa Merter, psikolojide insana bu gözle bakılmasını teklif ediyor.

Hafızamda kalan ve yukarıda ifade edilen, üç beş kavram üzerinde bile saatlerce düşünebiliriz. Her bir kavram ayrı bir yazı konusu da olabilir. Oruç ve beyin ilişkisi, hücrelerin yenilenmesi ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi, bizi gündemdeki salgından ve bir çok virüsten koruyabilir. Tembellik, yüzeysellik, taklit ve ezbercilik bir yaşam tarzı olursa, halimiz perişan demektir. Bir an önce, bu hasletlerden kurtulmanın ve bir yaşam sanatı yakalamanın gayreti içinde olmalıyız. Ânı yaşamak, geçmişe takılmamak ve yeni sayfalar açmak önemli. Gereğinden fazla, gelecekle meşgul olup, içinde bulunulan vakti unutmamak gerekiyor. Yapılan işe odaklanmak, yoğunlaşmak, derinleşmek, kendini vermek, insana haz verir. Yaşama sanatına doğru yol alınmasını sağlar. Diğer taraftan, insanın kendisine sunulan o mükemmel potansiyelin farkına varması, keşfetmesi, varoluşu anlamlandırmada nefs terbiyesi, modern tabirle kaliteli yaşamı yakalamasına vesile olur. Mutlaka, insanın tüm meşguliyetlerden arınıp, kendi yapısı üzerinde tefekkür etmesi, kendini tanımasını beraberinde getirecektir. Böylece, hem özündeki hem de etrafındaki Allah’ın ayetlerini okuyabilecektir. Yani ‘ağyârını mâni, efrâdını câmî’ bir yaşam sürecektir, insan.