Veyis GÜNGÖR

Veyis GÜNGÖR

Veyis GÜNGÖR'ün Kaleminden

Amsterdam gezimiz ve Türk İslam İzleri…

10 Haziran 2023 - 13:08

Amsterdam gezimiz ve Türk İslam İzleri…

Yaz tatili öncesi, hemen hemen her yıl, yürüyerek Amsterdam’ın merkezinde bir gezinti yaparız.
Bu, aslında gençlik yıllarımızın bir bölümünün geçtiği mekânlara yapılan bir yolculuktur.
Geçmişimize duyulan bir özlemdir, bir nostaljidir.

Bu gezintileri, yer yer bu satırlarda adı geçen, sokağın nabzını tutan Efsane ile birlikte yaparız. Efsane bir emekli Türkçe öğretmeni olup, 40 yıldır organize ettiğimiz etkinliklerin hepsinin müdavimidir.  

O, ezberi çok kuvvetli olduğu için,  bir kurumsal hafızadır.


Artık, geleneksel olmaya başlayan Amsterdam turuna, Efsane’nin genellikle öğle namazlarını kıldığı, Mevlana Camii’sinden başlarız. Bos en Lommer, Hoofdweg, Jan Evertsenstraat, Admiraal de Ruijterweg, de Clerqstraat, Fatih Camii’nin de bulunduğu Rozegracht, Westermarkt ve Raadhuisstraat caddelerinden geçerek Dam Meydanı’na varırız. Bu güzergâhtaki Türk esnaflarıyla merhabalaşırız. Yol buyu ikram edilen çay, kahve ve baklavalara çoğu zaman hayır diyemeyiz. Efsane, Türk girişimcilerinin bu kadirşinas davranışlarından büyük mutluluk duyar.
Ancak… Bu yıl… Amsterdam gezintimizi malasef Efsane’siz yapmak durumunda kaldık. Efsane’nin sağlık durumu, Amsterdam sokaklarını birlikte gezmemize müsaade etmedi.
Bu yıl gezimizi, 2017’de İstanbul’da gerçekleştirilen “Üçüncü Millî Kültür Şûrası”nda, Yurtdışı Türkler ve Kültür Komisyonu Başkanı sıfatıyla tanıdığım Adnan Tekşen beyefendiyle yaptık. Efsane’siz bir Amsterdam kültür gezisinin pek tadı olmasa da, gezi sonrası kendisini ziyaret edecek olmamız, bizim için bir teselli oldu.

Aracımızı Amsterdam’ın Kuzey bölgesinde park ettik. Kuzey ile merkez arasındaki mini feribota binerek, merkez tren istasyonuna ulaştık. İstasyonun içinden geçerek, Damrak caddesi üzerindeki Borsa binasının yanından geçerek meşhur Dam Meydanı’na ulaştık. Damrak’ın sonuna doğru yer alan Hotel Amsterdam De Roode Leeuw’i görünce, bu hotelde 38 yıl önce Hollanda Diyanet Vakfı’nın davetlisi olarak gelen ve bir grup Türk öğrenciye “Yunus Emre”yi anlatan Prof. Sadık Kemal Turhal’ı andık.

Dam Meydanı’na gelince bir çok anı canlanıverdi hafızamda…
Meydanın dili olsa da konuşsa. Nelere şahit bu Medyan?
Örneğin, Dam Meydanı’nda, Amsterdam tarihinde ilk defa, 2000 yılının Eylül ayında tam iki saat süreyle Ankara Mehteran Birliği onlarca eser icra etmişti. Meydandaki Kraliyet Sarayı’nın sol tarafında bulunan Yeni Kilise’nin konferans salonunda 1990 yılında, “Ibn Haldun ve Göç Tarihi” konulu bir konferans ve aynı salonda “Avrupa Türk Edebiyatı Sempozyumu” organize edilmişti. 2012 yılında da Türkiye Hollanda Diplomatik ilişkilerinin 400’üncü yıl dönümü çerçevesinde, yine Yeni Kilise’de “Türkiye Sergisi” açılmıştı.


Yine şehir merkezinde, Dam Meydanının biraz ilerisinde bulunan Rembrandt Meydanı’ndaki Caransa Crest Hotel salonunda, 1988 yılında “Uluslararası Mevlana Sempozyumu” organize edilmişti. Diğer taraftan, merkez tren istasyonuna yürüme mesafesinde bulunan, o yıllardaki adıyla KOSMOS Kültür Merkezi’nde de, 1989 yılında “Uluslararası Ibn-i Sina Konferansı” düzenlenmişti.

Yine, Dam Meydanı’nın hemen arkasındaki Spui caddesinde bulunan Amsterdam Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde ise, 1991 yılı Yunus Emre Sevgi Yılı çerçevesinde “Yunus Emre Sevgi Haftası” programı yapılmıştı.


İşte, Amsterdam şehir merkezini ve geçmişimizi gezerken aklımıza gelen bu faaliyetler başta olmak üzere, bin altı yüzü aşan faaliyetin hemen hemen hepsinde, Efsane yer almış ya da takip etmişti. Efsane bu haliyle, Amsterdam’daki Türk İslam izlerinin hafızası sıfatını hak etmektedir.
Birkaç saat süren şehir turumuzu tamamlayıp, Raadhuisstraat’daki Sefa Restaurant’ın ikram ettiği Türk çaylarını da içtikten sonra, artık, Efsane’yi ziyaret etme saatimiz gelmişti.

Efsaneyi, hastanede tek başına ziyaret etme cesaretini kendimde bulamadığımı itiraf etmeliyim. Onun için, hastaneye çok yakın bir sokakta evi olan, ikimizin de dostu Cemil’i yanıma aldım. Anlatılması güç bir ruh halinin hakimiyetiyle, hastanenin 5’inci katındaki 2 nolu odaya girince Efsane karşımızdaydı. Dilimiz tutuldu. Bir müddet sessizlik hakim oldu. Yatağa uzanmış, kulakçıkları takmış haberleri dinliyordu Efsane. O Efsane ki, her gün öğle namazını Mevlana Camii’de kılar, bisiklet ile veya yaya olarak gider, ikindi namazını Fatih Camii’nde eda eder, sonra Leidsplein’de kahvesini içer, akşama evine dönerdi yıllarca… Oysa şimdi, İkinci ameliyatı yeni atlatmış, üçüncü ameliyata hazırlanıyordu. Birkaç kez yaşadığı duygulu anları hariç, hastalığını kabul etmiş, kelimenin tam anlamıyla Allah’a tevekkül etmiş bir hali vardı. Yüzünden teslimiyet okunuyordu. Efsane’nin bu hali, bana Konyalı Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi Hazretleri’ni hatırlatıyordu. Zira Hacı Veyiszâde, hasta yatağında, halinden şikayet etmiyor ve Allah'ıma şükürler olsun, hastalığıma dahi şeker verdi. Hamdolsun O'na...” diyordu.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Cipcip Hüseyin çoruhlu
    1 yıl önce
    Çok güzel olmuştur tesadüf bende hollandda idim bilgim olsaydı çok güzel olrdu hayırlısı bu gibi duyurular genelde oldukdan sonra daha çok yer veriliyor karar verildikten sonra her daim organize anlatılsa duyam duymayana iletse dahada farklı olur mesala bayram geçdi derler bu saatten sonra hergün yazılsada birliktelik olmaz . 1989 yılından sonra bayağı anılar vardı bende hatırlamalara çalışır hatırlardım ..?
  • Ünal özçelik
    1 yıl önce
    Çok güzel yüreyinize sağlık